Doğru bilginin imkansızlığı


"Genel geçer bir doğru bilgi var mıdır?" sorusu İlk Çağdan bu yana sorulmuştur. Ancak bu dönemde filozoflar tüm varlıklara temel olan, tüm varlıkların kendisinden çıktığı ana maddenin ne olduğunu araştırmışlar. Onun için antik felsefenin ilk dönemi "doğa felsefesi" olarak adlandırılır. Doğa filozoflarının, aynı konuda farklı sonuçlara ulaşmaları kuşkuculuğun (Septisizm) ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Örneğin Thales'e göre, evrenin kendisinden çıktığı ana madde "su" iken Anaksimenes'e göre "hava" dır. Yine Herakleitos'a göre evrende sürekli bir değişim vardır, Parmenides'e göre evrende değişme yoktur. Filozofların aynı konuda farklı hatta çelişik sonuçlara ulaşmaları, insanların dış dünyanın bilgisini elde edemeyeceklerini düşünmelerine neden olmuştur.

Kuşkuculuk akımını etkileyen görüşlerden biri Zenon (M.Ö. 490-430)'a aittir. Zenon paradoksları diye bilinen, hareketin imkansızlığını gösteren "ok" kanıtı şöyledir; Atılan bir okun hareket ettiğini sanırız. Oysa ok, hedefe varmak için atılmış olduğu yer ile hedef arasındaki mesafenin her noktasını tek tek geçmek, ayrı ayrı her noktada bulunmak zorundadır. Bulunması demek ise Zenon'a göre durmak demek olduğundan, ok bütün bir uçuş süresince duruyor, yani hareket etmiyor demektir. Zenon'un bu kanıtı kuşkuculuk açısından önem taşır.

Atomcu filozof Demokritos (M.Ö. 460-430)'a göre de duyularla elde edilen bilgi ve dış dünyadaki somut varlıklar gerçekten var değildir. Gerçekten var olan şeyler yalnızca renksiz, kokusuz atomlardır. Atomlar ise algılanamaz,algılanamayacağı için de gerçek olan bilinemez.

Sofistlere göre bilginin kaynağı duyumlardır. Duyum ve algılar ise özneldir. Kişiden kişiye değişir. Bu nedenle herkesin kabul etmesi gereken genel geçer doğrular yoktur. Protagoras'a göre "insan herşeyin ölçüsüdür.", Gorgias'a göre ise; " 1) Hiçbir şey var değildir. 2)Bir şey olsa bile, bilinemez. 3)Bir şey var olsa ve bilinebilse bile, bu bilgi başkalarına aktarılamaz." .


 SEPTİSİZM 

Genel geçer doğru bilginin insan için olanaksız olduğunu dile getiren akıma, kuşkuculuk (septisizm) adı verilir. Bu akımın önde genel temsilcileri; ilk çağ felsefesinde Phyrrhon, Timon, Arkesilaus ve Karneades'tir.
Şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan ilk filozof Phyrrhon'dur. Bu yüzden septisizme Phyrrhonizm de denir. Ona göre varlıkların bizzat kendileri hiçbir zaman bilinemez. Biz, varlıkları yalnızca bize göründükleri şekliyle bilebiliriz ve bu görüşlerin ötesine geçemeyiz. Varlıkların, nesnelerin ne oldukları insan için bilinmez bir konudur. Phyrrhon'a göre, bilgimizin kaynağı duyumdur. Duyumlar ise sübjektif (öznel) olup, kişiden kişiye farklılık gösterir. Dolasıyla sübjektif duyumlardan hareketle, objektif (nesnel) bir gerçekliğin bilgisine varılamaz.

Görüldüğü gibi septisizm, insan zihninin kesin bilgiye ulaşamayacağını, gerçeğin özünü bilemeyeceğini, bunun için herhangi bir konuda özellikle ana madde, tanrı, ruh gibi konularda olumlu yada olumsuz yargıda bulunmanın yersiz olduğunu ileri süren bir öğretidir.